yaşlanma karşıtı beslenme

YAŞLANMA KARŞITI BESLENME

Sonsuza dek genç kalmak mümkün mü? Gençlik iksiri diye bir şey var mı? Bu sorular herkesin aklında mutlaka en az bir kere yer edinmiştir. Yaşlanma, hücrelerin zamanla yapısal değişikliklere uğraması ve kendini yenileme hızının düşmesi veya artık hiç yenileyememesiyle ortaya çıkan bir sonuçtur. Yaşlanma sürecini etkileyen etmenlerin en başında genetik gelmekle birlikte beslenme gibi çevresel etkenler de büyük rol oynamaktadır. Mevcut tıpta yaşlanmayı tamamen engelleyemesek de belki beslenmemizi düzenleyerek geciktirmeyi veya yaşlanma etkilerini aza düşürmeyi başarabiliriz.

Antioksidan besinler yaşlanmayı geciktiriyor

İç organların en çok zorlandığı noktalardan biri vücutta bulunan zararlı radikallerin veya atıkların vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Zararlı maddeler aynı içeriden paslanma gibi en başta kalp-damar, böbrek ve karaciğer sağlığını etkiliyor. Ayrıca hücrelerde bulunan ve hücrelerin yenilenme sayısını belirleyen telomerlerin uzunluğu da yine sağlıklı bir beslenmeyle sağlanabiliyor. Bu hususta; ıspanak, maydanoz ve pazı gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerde, domates, brokoli, Brüksel lahanası, mercimek gibi besinlerde ve kivi, portakal, mandalina, greyfurt gibi meyvelerde bulunan A,C ve E vitaminlerinden faydalanılabilmektedir.

Et tüketiminde balığa ağırlık verilmeli

Balık tüketiminden elde edilen Omega-3 yağları hem sağlıklı beslenme açısından hem de yaşlanma karşıtı olmasıyla büyük bir hazine. Yaşlanan cilt hücrelerin yenilenmesinde, sağlıklı saç ve tırnak uzamasında görev almasında, genç ve zinde bir görünüme kavuşulmasında, zihin sağlığının korunmasında ve geliştirilmesinde balığın yeri çok büyük. Ayrıca B12 vitamini içeren et, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklı gıdaların da ihmal edilmemesi gerekiyor. Bu besinlerde yer alan vitaminlerden en üst düzeyde yararlanmak için kızartma yerine ızgara, buğulama, haşlama gibi pişirme yöntemlerini tercih etmek en doğrusu olacaktır.

Güneşle barışın, genç kalın

Türkiye’de bireylerin D vitamini yetersizliği yaşaması sıkça karşılaşılan bir durumdur. Uzmanlar tarafından önerilen saatlerde ve sürelerde cildinizi ve vücudunuzu güneş ışığına maruz bırakmak D vitaminin sentezlenmesini sağlıyor ve telomerlerin uzamasına katkıda bulunuyor. Bu açıdan baktığınızda belki de hayattaki tek bedava vitamin D vitaminidir. Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu da günlük su ihtiyacının yeterince karşılanmasıdır. Boy ve kilonuza, günlük aktivitenize göre değişmekle birlikte bir bireyin ortalama günlük su tüketim ihtiyacı 2-3 litre arasında değişmektedir.