migren ve beslenme ilişkisi

MİGREN VE BESLENME İLİŞKİSİ

Migren, normal duyusal olayların anormal beyin işlemesi nedeni ile sinir sisteminin aşırı duyarlı olması sonucu oluşançoğunlukla ataklar halinde gelişip şiddetli baş ağrısına neden olan nörolojik bir hastalıktır. Dünya çapındaki yetişkin nüfusun yaklaşık %11’i migren hastalığına sahip olup ve kadınları erkeklere oranla daha çok etkilemektedir.

Migren çeşitli semptomlardan oluşan ve tek bir bölgede olmayan aralıklı ve ilerleyici bir problemdir. Belirgin özellikleri orta ve şiddetli yoğunlukta 4-72 saat süren tek taraflı ve tekrarlı baş ağrısı, kusma, mide bulantısı ve ışığa karşı hassasiyettir. Bir ay içinde 15 günden fazla migren atağı görülüyor ise kronik olduğu düşünülmektedir.

Çevresel ve genetik faktörler migrenin oluşmasında rol oynayabilmektedir. Bununla birlikte, migren için genetik risk faktörleri tam olarak tanımlanmamıştır. Migreni tetikleyen başlıca faktörler; diyet faktörleri, stres, hormonal değişiklikler, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklardır.Yapılan bir çalışmada, 1.207 migren hastası değerlendirilmiş̧ ve stres (%79), kadın hormonları (%65), açlık (%57,3), iklim (%53), parfüm (%43), alkol (%37,8), sigara (%35), geç uyuma (%32) ve yiyecekler (%27) tetikleyici faktör olarak bulunmuştur.

Migren ve beslenme arasında karmaşık bir ilişki mevcuttur. Genel olarak açlık veya öğün atlama ciddi bir tetikleyici olmakla beraber; çikolata, kırmızı şarap, peynir, kafein, monosodyumglutamat (MSG), nitrit ve aspartam önemli tetikleyiciler olarak belirtilmektedir.

Açlık, migren ataklarının diyet tetikleyicileri arasında çok sık rapor edilmektedir.Açlıkla beraber gelişen hipogliseminin migreni tetikleyebileceği belirtilmektedir. Düzenliöğün düzeni hipoglisemiyi düzeltebileceğinden migreni iyileştirmede etkili bir faktör olarak düşünülebilmektedir. Klinik uygulamada, bireyler sıklıkla karbonhidratların uygun bir doz verilmesinin migren atağını önlemede yararlı olduğunu bildirmektedir. Öte yandan yüksek glisemik indeksi olan gıdalar (örneğin şeker ve şeker içeren besinler, beyaz un ve beyaz undan yapılmış unlu mamüller, paketli ürünler gibi) kan şekerinde hızlı bir artışa ve ardından migren atağının başlangıcı ile ilişkili hızlı bir düşüşe neden olabilmektedir. Migren hastalarına sağlıklı ve dengeli bir diyet ile öğün atlamaktan kaçınmak gibi öneriler sunulmaktadır. Düşük glisemik indeksli atıştırmalıklar (tam tahıllı ürünler, süt ve süt ürünleri, sebze ve meyveler gibi) öğünler arasında yararlı olabilmekte ve uyumadan önce hafif atıştırmalıklar sabahın erken saatlerinde migrenin başlamasını azaltabilmektedir.

Yapılan çalışmalarda bireyin var olan vücut kompozisyonu ile migren arasında bir ilişki olabileceğini göstermektedir. Beden kitle indeksi (BKİ) ve migren arasındaki ilişki halen çelişkili olmasına rağmen, BKİ’nin potansiyel bir migren riski olduğunugösteren bazı ça- lışmalar mevcuttur. Yapılan bilimsel bir çalışmada, BKİ <18,5 ve BKİ>30 olan hastalarda migren riskinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Vücut ağırlığındaki azalma baş ağrısı sıklığını ve şiddetini azaltabilmekte ve ayrıca önemli bir tedavi edici stratejiyi temsil edebilmektedir. Yine yapılan başka bir çalışmada BKİ’yi azaltmanın migreni hafifletip hafifletmeyeceğini değerlendirmek için bireylere diyet, egzersiz ve davranışsal terapi içeren ağırlık azaltma programı uygulamışlardır. Çalışma yürütücüleri çalışmadan 12 ay sonra, kilo, BKİ, bel çevresi ile migren ataklarının yoğunluğu, sıklığı ve ilaç alımının ihtiyacı konusunda istatistiksel olarak bir düşüş elde etmişlerdir. Soruna yönelik bu yaklaşım, BKİ ve baş ağrılarının sıklığı arasındaki ilişkiye ışık tutmaktadır.

Migrenin sıklığının yüksek olması nedeni ile, beslenme önemli hâle gelmektedir. Beslenmenin nörolojik hastalılarının önlenmesinde ve tedavisindeki etkilerini gösteren birçok çalışma bulunmaktadır. Çikolata, peynir, işlenmiş et (salam, sosis,sucuk, pastırma vb. gibi) kırmızı şarap yaygın bilinen beslenme ile ilintili tetikleyicilerden bazılarıdır. Bunlara ek olarak; turunçgiller, aspartam, MSG, kafein, yağdan zengin diyet, yetersiz sıvı tüketimi, yeme sıklığı, öğün atlama ve diyetin makro besin bileşimi (karbonhidrat-protein-yağ) de rol oynayabilmektedir.Ancak, migrende beslenmenin rolü hâlen tartışmalı bir konudur.Aynı zamanda, migrenin tetikleyici faktörü olarak beslenmenin rolünü değerlendirmek oldukça güçtür. Çünkü migrenin başlaması ve beslenme ile ilintili faktörler arasındaki ilişki daha çok bireylerden alınan bilgiye dayanmaktadır. Dahası, bir tetikleyici faktörün varlığı kişide her zaman aynı etkiyi göstermeyebilmektedir. Çeşitli durumlarda birden çokfaktör migren nöbetine neden olabilmektedir. Bu yönü ile bireylerin bazı besinlere olan hassasiyeti dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Bunun için bireylerin migrenini hangi faktörlerin tetiklediğini bilmesi önemlidir. Atak geldiği sırada neler yiyip içtiğini kişiler kaydedebilir, bir migren günlüğü tutmak bu noktadafaydalı olabilir.

Sağlıklı ve zinde günler dileriz

Diyetlif