kurumsal hayat ve mikrobiyata

KURUMSAL HAYAT VE MİKROBİYOTA

Mikrobiyota tanımını ve sağlık üzerine etkilerini fazlasıyla konuştuk, konuşuyoruz. Bu yazımızda kurumsal yaşantımızın mikrobiyotamız üzerine etkisi konuşalım istedik. Kurumsal yaşantımızın birer parçası olan alışkanlıklarımız mikrobiyotamızı nasıl etkiliyor ve bu konular hakkında yapılacak küçük değişimlerle gelecek çözüm önerilerini paylaşmak istedik. Hazırsanız başlayalım.

  1. Yetersiz lif alımı

Mikrobiyotamızı oluşturan ve genel olarak sindirim sistemimizde yoğunlaşmış olan faydalı mikroorganizmalar probiyotikler olarak adlandırılmaktadır. Probiyotiklerin besin kaynakları ise prebiyotikler olarak adlandırılır ve lifler probiyotiklerin besin kaynaklarıdır.

Kurumsal çalışma sürecinde bireylerin beslenme zamanları ve besin yönelimlerine bağlı olarak yetersiz diyet lifi tükettiğini biliyoruz. Bu durumda bireyler, hem gereksinim duydukları mineral, vitamin ve antioksidanları yetersiz almalarının yanı sıra diyet lifini de düşük düzeylerde tüketmiş olmaktadırlar.

Gün içerisinde kahvaltı ve öğle öğünlerinin atlanmaması ve bu öğünlerde sebze ve meyve tüketimine gayret göstermek güzel bir başlangıç olabilir. Ben sizin yerinizde olsam, sabah kahvaltıma bir porsiyon meyve ekler, öğle yemeğinde yemekhanede sebze yemekleri veya zeytinyağlı seçeneklerine yer verir ve akşam yemeğin yanında küçük bir kâse de olsa salata yemeye gayret ederdim.

  1. Öğün atlama ve dengesiz beslenme

İş yerine geç kalma endişesi ile atladığımız kahvaltılar, uzun süren çalışma veya toplantı saatleri nedeniyle atlanan öğle yemekleri ve bütün gün enerjisiz kalmış bir organizma ile öğleden sonra, akşam ve gece kontrol edilmekte zorlanan bir yemeğe saldırma hali…İş hayatımızın bir parçası gibi görünmekte ancak metabolizmamızın çalışma şekline oldukça aykırı bulunmaktadır.

Sabah kahvaltısı atlamanın zihinsel fonksiyonları olumsuz yönde etkilediğini bildiğinizden eminim. Küçük bir matematikle zihninizin fonksiyonel işlev göstermemesine bağlı olarak uzayan çalışma süresi ve kahvaltı etmenin gerektirdiği kısa zamanı karşılaştırdığımızda iyi planlanmış bir kahvaltının en iyi gün başlangıcı olduğunu bir kez daha kabul edebiliriz. Ayrıca uzayan çalışma saatleri veya toplantı süreçlerinde eklerler, kekler, bisküviler gibi hem yağ hem de şeker miktarı yüksek ve besleyicilik özellikleri yetersiz olan besinler yerine protein kaynakları ile alternatif atıştırmalıklar daha yeterli ve dengeli beslenme konusunda destek sağlayacaktır. Örnek olarak kanepeler, sandviçler, kurubaklagil unundan yapılmış küçük poğaçalar, sert kabuklu meyveler gösterilebilir.

  1. Hareketsizlik

Hareketsizlik mikrobiyotanın en büyük düşmanlarından biridir. Çünkü fiziksel aktivite sindirim sistemi hareketliliğini destekler ve toksik olan maddeler barsaklarda fazla beklemeden vücuttan uzaklaştırılır. Hareketsiz bir çalışma rutinine sahip olmak, barsak hareketlerinin yavaşlamasına dolayısıyla toksik maddelerin barsaklarda daha uzun kalmasına ve mikrobiyotanın zarar görmesine neden olmaktadır.

Çalışma rutininizin içerisine küçük fiziksel aktiviteler eklemek, çalışma saatleri dışarısında daha aktif bir hayata sahip olmak, düzenli egzersiz alışkanlıkları kazanmak birçok faydası gibi mikrobiyotanın geliştirilmesine ve korunmasına da fayda sağlamaktadır.

  1. Alkol tüketimi

Kurumsal hayatın içerisinde iş yemeklerinin bir parçası olan alkollü yemekler, toplantılar, çalışma saatlerinde alkolle “gevşeme” gereksinimi söz konusudur. Maalesef alkol, toksik madde olmasından ötürü mikrobiyota için de toksik etkinlik göstermektedir.

Alkol tüketimi içeren toplantılarda protein veya sağlıklı yağ içeren besinlere yer vermek, daha sağlıklı daha dengeli bir beslenme ile alkolün etkinliğini azaltmak, yüksek miktarlarda tüketimden kaçınmak doğru alternatifler olacaktır. Alkol türü için de Akdeniz diyetinin içerisinde de kendisine yer bulan kırmızı şarap ilk önceliğiniz olabilir. Miktarı az tutmak koşulu ile tabii.

  1. Tatlandırıcı içecekler

Şimdi size farklı bir konudan da bahsetmek istiyorum. Çok da üzerinde durulmayan, masum görülen ancak dikkat edilmesi gereken bir konu. Tatlandırıcı içeceklerin aşırı tüketimi. Kalori değeri düşük olması nedeniyle iş yemeklerinin yanında tercih edilen tatlandırıcılı içeceklerin yüksek miktarlarda tüketiminin hem mikrobiyota harabiyetine neden olduğu hem de insülin salınımını artırarak diyabet gibi kronik hastalıkların gelişim riskini artırabileceği gözlemlenmiştir.

Kalori değeri düşük olması nedeniyle daha çok tercih edilen tatlandırıcı içecekler, şekerli içecekler gibi düşünülmeli ve masum olarak algılanmamalıdır. Yemeklerde, çalışma süresinde sıvı tüketilmek istendiğinde mineralli su, bitkisel çaylar, az şekerli veya şekersiz hazırlanmış doğal içecekler tercih edilebilir.