obezitenin görünmeyen yüzü

OBEZİTENİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ

Son dönemlerde herkesin de bildiği gibi obezite sıklığında ciddi bir artış görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 2016 yılında tüm dünyada 18 yaş ve üstü 1,9 milyardan fazla yetişkin fazla kilolu, 650 milyondan fazla yetişkin ise obezdir. 1975 yılından 2016 yılına kadar obezite prevelansı 3 kat artmıştır. Türkiye’de obezite prevelensı %30,3’tür. Obezitenin pek çok hastalığın başlangıcında önemli bir rol aldığı bilindiğinden bilim dünyası da oklarını bu yöne çevirmekte ve daha geniş bir perspektiften bu konuyu ele almaya çalışmaktadır. Biliyoruz ki obezitenin temel mekanizması alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olmasına dayalı peki biz neden almamız gereken enerjinin daha fazlasını alıyoruz, buna etkileyen durumlar ne? Gelin bugün bunu konuyu konuşalım.

Besin alımını etkileyen faktörler iki başlık altında toplanmaktadır. Bunlar homeostatik ve non- homeostatik (homesostatik olmayan) faktörler olarak adlandırılmaktadır. Homeostatik faktörler bireyin fizyolojik enerji gereksinmelerini karşılanmasını sağlayacak olan yönlerle ilgilidir, yağ depolarındaki ve kandaki mevcut enerji izlemi ile ilişkilidir. Yani doygunluk oluştuğunda yeme sürecinin sonlandırılması ile ilgilidir diyebiliriz. Non-homesostatik faktörler ise daha çok hedonik yönlerle, haz duymakla ilişkili yani Beyin Ödül Sistemi ile ilgilidir. Non- homeostatik faktörler gereksinmeler karşılandıktan sonra bile besin alımının devam etmesine neden olabilir, dolayısıyla ağırlık kazanımına sonrasında da obeziteye sebep olabilmektedir. Bu da aslında yazının başında da belirttiğiniz gibi gereğinden fazla besin almamıza sebep olan durumu açıklamaktadır.

Peki Beyin Ödül Sistemi nedir, nasıl bir çalışma mekanizmasına sahiptir, obezite ile nasıl bir ilişkisi varmış kısaca bakalım. Beyin Ödül Sistemi, uyaranlara (bağımlılık yapıcı ilaç, yiyecek vb.) karşı ödüllendirilerek ya da güçlendirerek aktive edilen bir grup yapıyı ifade etmektedir. Karmaşık bir beyin ağı yapısına sahiptir. Ödüllendirici bir uyarana maruz kalındığında beyin, bir nörotransmitter olan dopamin salınımını arttırarak yanıt oluşturur, bu da Beyin Ödül Sistemi ile ilişkili yapıların ana dopamin yolları boyunca bulunduğunu gösterir.

İnsan deneyiminde hemen hemen her şey ödüllendirici olabilmekle beraber bu durum bağımlılık için bir potansiyeldir.  Besin de bunlardan biridir. Görüntü, koku ve lezzet de dahil olmak üzere besin ile ilgili ipuçları, ödül süreçlerini tetikleyen ve daha sonraki yiyecek seçimini ve tüketimini yönlendiren beyin için çekici uyaranlar gibi görünmektedir.

Uyuşturucu vb. ilaçlarla besin alımı arasında beyinde aktive edilen yollar benzerlik göstermekte, dolaylı olarak da besin bağımlığını akla getirmektedir. Çeşitli besin uyarıcıları alındığında dopamin salgılanmaktadır. Bu da dopaminin, besin alımı üzerinde homeostatik olmayan büyük bir etki olarak ortaya çıktığını göstermektedir.

Obez bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda dopamin salınımında, dopamin reseptör sayısında azalma, ve beyin ödül cevap bölümlerinde yüksek hassasiyet görülmüş ve bunun da aşırı yeme ile bağlantılı olduğu saptanmıştır. Bu durum enerjisi yoğun ve oldukça lezzetli yiyeceklerin giderek artan bir şekilde kullanılabilir olması, ödülle ilgili sinyallerin uygulayabileceği etkiyi göstermektedir. Özetleyecek olursak ödüllendirilmiş sinyaller, aşırı yemeye katkıda bulunarak, ağırlığı korumak için hareket edecek homeostatik sinyalleri geçersiz kılabilir yani doyduğumuzda bile yeme sürecini bitirmeyi engelleyebilmektedir. Örneğin çikolatayı görünce dayanamıyorum, yedikçe kendimi durduramıyorum diyorsanız artık buna sebebiyet veren şeylerden birinin bu olduğunu aklınızın bir köşesinde tutabilirsiniz.

Görüldüğü üzere besin alımı sanılanın aksine pek çok faktörden etkilenebilen karmaşık bir durum. Anne karnından itibaren edinilen sağlıklı alışkanlıkların geri kalan yaşamımızda bizlerin destekçisi olacağı unutulmamalıdır. Obezite ile mücadele sürecinde bireylerin başarısını artırmak, daha sürdürülebilir bir beslenme planı oluşturmak adına bu durum göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Gerekli görüldüğü durumlarda diyetisyen ve psikologtan aynı anda destek alıyor olmak bu sürecin daha sağlıklı ve kolay ilerlemesini sağlayacaktır.

Sağlıklı ve zinde günler dileriz

Diyetlif