tansiyon ve beslenme

Tansiyon ve Beslenme

Tansiyon, bütün atardamar sistemi içerisindeki kan basıncı olarak tanımlanır. Tansiyon sistolik ve diastolik olmak üzere 2 tip bileşenden oluşmaktadır. Halk arasında büyük tansiyon olarak adlandırılan sistolik basınç, kalp kasıldığı anda atardamarların içerisine doğru uyguladığı basınç olarak tanımlanırken; küçük tansiyon olarak isimlendirilen diastolik tansiyon ise kalbin gevşemesi sırasında kan akımını sağlayan basınç olarak tanımlanır.

Dnya saglık örgutune göre tansiyon

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre normal tansiyon limitleri 120 mmHg/80 mmHg’dir ve ideal tansiyondur. Ancak tansiyonun kişiye göre değişiklik gösterebileceğini de unutmamak gerekmektedir. Örneğin genç kadınlarda 9/6 veya 10/6 değerleriyle sıklıkla karşılaşılır ve ileri yaşlarda damar elastikiyeti azaldıkça oluşabilen 120-130 değerleri bu kişilerde yüksek tansiyon değerleri olarak değerlendirilir. Benzer şekilde 80 yaş üzerinde de benzer nedenlerden dolayı görülen 140-160 değerleri normal olarak kabul edilebilir.

Hipertansiyon nedir?

Hipertansiyon esas olarak kan basıncının normal değerlerden yüksek olması demektir ve Dünya Sağlık Örgütü’ne göre büyük 135 mmHg, küçük 85 mmHg üzerinde olması hipertansiyon olarak tanımlanır. Hipertansiyonun 2 tipi bulunmaktadır. Primer (birincil) hipertansiyon yüzde 95 oranında görülen ve altında bir hastalık etmeni olmaksızın çoğunlukla genetik faktörlere bağlı olarak oluşmaktadır. Sekonder hipertansiyonda ise tiroit bezi, böbrek üstü bezi, salgı bezindeki hastalık veya aort damarındaki darlık gibi altta yatan hastalık etmeniyle oluşur. Bu hastalıklar tedavi edildiğinde hipertansiyon durumu da ortadan kalkar. Tansiyonun en olumsuz özelliği yıllar içerisinde ilerleyerek damar sertliği, böbrek yetmezliği, kalp krizi, felç, beyin ve görme bozukluklarına yol açması. Primer hipertansiyonda medikal tedavinin yanı sıra diyet ve egzersiz ile beraber hayat tarzı değişimi sağlanmalıdır.

Tansiyon beslenmesinde en önemli şey!

Hipertansiyon beslenme tedavisinde en önemli etken tuzu azaltmaktadır. Sofrada tuz bulundurmamak, yemeklerin tadına bakmadan tuz atmamak birincil çözümdür. Bunun dışında gizli tuz kaynakları olarak isimlendirilen tuzlu peynir, zeytin, salamura, turşu, soya sosu, salam-sucuk-sosis gibi şarküteri ürünleri, et&tavuk bulyonlar, maden suyu, soda, gazlı içecekler ve paketli gıdaların tüketimi konusunda dikkatli olunmalıdır. İdeal kiloda olmak, düzenli egzersiz yapmak, kompleks karbonhidrat kaynakları olan tam tahıllar, kurubaklagiller, sebze ve meyvelerin tüketimini arttırmak, tereyağı, kuyruk yağı gibi doymuş yağlar yerine zeytinyağı, fındık yağı, ayçiçek yağı gibi bitkisel yağları tercih etmek, basit şeker tüketiminden kaçınmak, her öğünün yanında mutlaka salata yemek, kızartma ve kavurma yöntemleri yerine ızgara, haşlama, fırında ve kendi suyunda pişirme gibi yöntemleri tercih etmek oldukça önemlidir.

Sağlıklı ve zinde günler dileriz

Diyetlif