Sjöyren Sendromu

SJÖYREN SENDROMU VE BESLENME

Sjögren sendromu (SS) gözyaşı ve tükrük bezleri başta olmak üzere, tüm ekzokrin bezlerin lenfositik infiltrasyonu ile karakterize, kronik, sistemik, otoimmün bir hastalıktır. Temelde bir otoimmün ekzokrinopati olan bu hastalığın başlıca semptomları ağız ve göz kuruluğu olmakla birlikte pek çok organ ve sistemi etkileyebilir. Primer olarak görülen SS kendi başına oluşurken; sekonder SS, Romatoid artrit, Lupus, Polimyozit gibi iltihaplı romatizmal hastalıkların bazı tipleri ile birlikte oluşur.

Sjögren Sendromunda lenfositler gözyaşı ve tükürük bezleri gibi bezleri ve kadınlarda vajinadaki bezleri işgal eder. Lenfositler bu bezlere zarar verebilir ve salgı üretmelerini önler. Sonuçta ağızda, gözde, vajinada kuruluk olur. Sjögren Sendromu vücudun diğer kesimlerinde de sorunlara neden olabilir. Akciğerler, böbrekler, karaciğer, sinirler, troid bezi, eklem ve beyinde iltihaba neden olabilir. Genellikle 20 yaş üstünde bireylerde görülürken hastaların büyük çoğunluğu (%90) kadınlardır.

Sjögren sendromunda amacı oluşan kuruluk semptomlarının giderilmesi, sistemik inflamasyonun baskılanması, kalıcı hasar kalmasının engellenmesi olan uzun soluklu bir tedavi planlamak gerekir. Hidroksiklorakin içeren ve aslen sıtma tedavisinde kullanılan ilacın, otoimmün mekanizmayı ve kendi vücut hücreleri yok etmeye çalışması tedavide etkilidir. Bu ilaç kas ve eklem ağrılarına iyi gelir. Ağız kuruluğunu gidermek için ise tükürük salgısını artıran ilaçlar, hassas dişlere uygun diş macunu kullanımı, gargara, pastil ve sakız çiğneme önerilir. Göz kuruluğu ise suni gözyaşı damlası ya da jellerle giderilebilir. Kornea hasarı bulunuyorsa göz doktoru tarafından daha ileri işlemler yapılabilir. Artrit, vaskulit, nöropati, nefrit gibi organ tutulumlarında oral steroid ve immunosupresif ajanlar kullanılmaktadır.

Gastrointestinal Sistem Bulguları

Hastaların %75’inde disfaji yakınması vardır. Tükrük salgısında azalma, özefageal veb gelişimi ve hastaların üçte birinde ortaya çıkabilen özafagusa ait motilite bozuklukları disfajiden sorumlu olabilir. Hastalarda görülen en sık semptomlar bulantı, epigastrik ağrı ve dispepsidir. Gastrik mukoza biyopsisi ile %10-25 hastada kronik atrofik gastrit varlığı gösterilmiştir. Sjögren sendromu karaciğerin en sık etkilendiği bağ dokusu hastalığıdır. Yapılan bir çalışmada hastaların yaklaşık yarısında karaciğer fonksiyon testlerinde anormallik saptanmış ve bu hastaların % 30’unda doğrudan hastalıkla ilişkisi olduğu düşünülmüştür. Primer SS’lu hastaların %25’de otoimmün hepatit bulguları bildirilmiştir. %7-33 hastada düz kas antikor pozitifliği, %7-13 hastada ise antimitokondrial antikor (AMA) pozitifliği saptanmıştır. SS’lu hastaların %7’inde karaciğer biyopsisi ile evre I primer bilyer siroz (PBS) bulgularına rastlanılmıştır. Kronik aktif hepatit ve siroz çok az hastada tanımlanmıştır. Otoimmün kolanjiopati, görülen diğer bir patolojik bulgudur. Çeşitli olgu sunumlarında SS ile birlikte CREST sendromu, PBS, otoimmün tiroid hastalıkları, idiopatik portal hipertansiyon ve granülomatöz hepatit vakaları tanımlanmıştır. Son zamanlarda HCV infeksiyonu ile SS arasındaki birlikteliğe ait çalışmalar dikkati çekmektedir. 180 otoimmün hastalığı olan HCV pozitif hasta incelendiğinde SS en sık görülen hastalık (%57-77) olarak dikkati çekmiştir. SS’lu hastaların %6-19’da HCV pozitifliği saptanmıştır. HCV pozitif olan vakalarda kriyoglobülinemi, hipokomplamentemi ve nörolojik bulgular daha sık oranda görülmektedir. Primer SS’da vakaların 1/3’ünde ekzokrin pankreas anormalliklerine de rastlanılabilir. Hastalarda karın ağrısı atakları ve steatore görülebilir. Otoimmün pankreatit bildirilmiştir. Bu hastalarda IgG4 yüksekliği ve IgG4+ plazma hücrelerinin tükrük bezleri ve pankreası infiltre ettikleri gösterilmiştir.

Tıbbi Beslenme Tedavisi

  • Antioksidan vitaminler enfeksiyon riskini azaltmak açısından önemlidir.
  • Zn, retinal metabolizma ve doku jenerasyonu için gereklidir.
  • Esansiyal yağ asitleri ve gamma linolenik asitt (GLA) göz semptomlarının azalması için önemlidir.
  • Tükürük salgısı eksikliği, besinlerin çiğnenmesini ve yutulmasını zorlaştırdığından, sıvı tüketimine dikkat edilmelidir. Besinler ılık olarak tüketilmelidir.
  • Çok baharatlı yiyecekler ağızda rahatsızlık oluşturabilmektedir.
  • Diş Çürüklerinden korunmak için süt tüketimine önem verilmelidir. Ayrıca asitli içeceklerden kaçınılmalıdır.
  • Omega 3 alımını arttırmak için haftada 1-2 kez balık yenmelidir.

Sağlıklı ve zinde günler dileriz

Diyetlif