probiyotik

Probiyotik

Son 20 yıl içerisinde probiyotiklerin isimlerini ve onlarla ilgili yapılan çalışmaları mutlaka duymuşsunuzdur. Probiyotiklerin oldukça sağlıklı oldukları özellikle insanların bağışıklık sistemlerinin gelişiminde ve fonksiyonunda yardımcı oldukları ve bunları çalışmaların bizleri yönlendirdiği birkaç metabolik etki ile sağladıkları bilinmektedir. Ancak günümüzde süregelen sorular ve çalışmalar probiyotikler için yeterli cevapları vermek adına yeterli değildir.

Sindirim kanalımızda mikrobiyal floramız (insan vücudunda yaşayan mikroorganizmaların tamamına verilen bir isim) oluşmamış olsaydı yaşam mümkün olmazdı. Trilyonlarca bakteriden oluşan bu flora yaşamımızın devamı için gerekli olan immün (savunma) sistemimizin oluşması için gereklidir. Gelişen bu immün sistem floradaki yararlı ve zararlı bakterileri birbirinden ayırt etmeyi öğrendiği gibi, dost-yararlı bakterilere tolerans gösterirken, zararlı (patojen) faktörlere karşı ise yanıt verir. Sindirim kanalı florasındaki mikroorganizmalar bir denge içinde varlıklarını devam ettirirler. Salgıladıkları faktörler ile de (Bakteriocinler vs.) birbirlerinin çoğalmalarını kontrol etmektedirler.

Biraz daha geriye gidelim başlamak için anlatmaya. Anne karnında bebeğin sindirim kanalında mikrop yoktur. Doğumla birlikte flora oluşmaya başlar. Bebeğin florasının oluşmasında doğum şekli (vajinal, sezeryan), beslenme tarzı (anne sütü, mama) ve yaşadığı ortamdaki sanitasyon, hijyen koşulları etkilidir. İki yaş civarında çocukta normal flora gelişmiş olur. Bu flora ufak tefek değişikliklerle yaşam boyu aynı kalır. Bu flora bireysel özellik gösterir ve parmak izi gibi farklılığını yaşam boyu taşır. Barsak floramızda bulunan tüm bakteri tür ve suşlarını henüz belirleyebilmiş değiliz. Bugünkü bilgilerimize göre 500’den fazla türde mikrop insan barsak florasında bulunmaktadır. Tüm insanların florasındaki mikroorganizma cinsleri aynı değildir, bireysel farklılıklar mevcuttur. Bireysel farklılıkların yanı sıra beslenme tarzına bağlı olarak da (sosyo-ekonomik koşullar, dini inançlar, bölgesel alışkanlıklar, coğrafi faktörlerin beslenmeye etkisi) florada farklılıklar görülmektedir.

Modern yaşam alışkanlıkları, hijyene yönelim, yetiştirilen hayvanlarda antibiyotik kullanımı gibi koşullar bireylerde sindirim sistemi bozuklukları, immun sistemde düşüş, sindirim sistemi enfeksiyon hastalıklarının (Crohn Hastalığı, Ülseratif Kolit gibi) görülme sıklığında artışa neden olmuştur.

Hayvancılıkta, balıkçılıkta, ziraatte antibiyotiklerin, kimyasalların yaygın şekilde kullanılması sonucu antibiyotik direnci son 50 yılda önemli bir problem olarak gündeme geldi. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) antibiyotik ve diğer antimikrobiyallerin kullanılmasına sınırlama getirilmesini önerdi. WHO patojen mikroorganizmalar ile savaşımda nonpatojen mikroorganizmaların kullanılmasını tavsiye etti. Bu önermeleri insan uygulamaları için de yapmıştır. Ayrıca bu gelişen süreç içerisinde bireylerin probiyotik kullanımının sindirim sistemindeki ve immun sistem üzerindeki olumlu etkileri ve yapılan çalışmalardaki olumlu sonuçlar probiyotikleri düzenli kullanmak gerekli midir sorusunu sormaya neden olmuştur.

Yapılan çalışmaların ışığında birçok kronik hastalığın, alerjik reaksiyonların gelişiminde barsak mikrobiyotasının (flora) ve bakteri suşları arasındaki dengelerin bozulmuş olacağı ifade edilmektedir. Görülme sıklığı giderek artan kronik hastalıklar ve bunlara bağlı gelişen ölümler sağlıklı beslenme ve yaşam alışkanlıklarının önemine vurgu yapmaktadır. Sağlıklı beslenme sürecinin içerisinde probiyotik gıda veya gereksinim duyuluyorsa takviye kullanımı da yer almaktadır. Bu süreçte bireyler beslenme durumlarını değerlendirmek ve sağlık durumlarını iyileştirmek adına konunun uzmanlarına danışmalıdır.