inflamatuar-ve-antiinflamatuar

İNFLAMATUAR VE ANTİİNFLAMATUAR BESİNLER

İnflamasyon; zararlı uyaranlar, enfeksiyon ve doku hasarı gibi koşulları ortadan kaldırmak için gelişen ve doku yenilenmesini hızlandıran fizyolojik bir cevaptır. Bu işlemde, hücresel ve moleküler yapılar (sitokinler, kemokinler ve diğer inflamatuar ajanlar) homeostatik dengeyi korumak için kontrollü bir inflamatuar yanıt oluştururlar.

Genelde kontrollü bir inflamatuar yanıt yararlıdır. Örneğin, kontrollü bir yanıtta enfeksiyona karşı koruma sağlanmaktadır. Ancak, aşırı veya uygun olmayan iltihaplanma patolojik iltihap durumuna yol açmaktadır. 

Giderek artan düzensiz bir inflamatuar yanıtın, aterosklerozun başlangıcında ve ilerlemesinde önemli bir rol oynadığını gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Ayrıca, aşırı yağlanmayla ilişkili metabolik hastalıklar (insülin direnci, metabolik sendrom, diyabet, obezite) vücutta sürekli oluşan düşük dereceli inflamasyon sonucu ile ilişkilidir.

Vücudumuzdaki yağ hücreleri, iltihaplanmaya neden olabilecek monosit kemotaktik protein-1 (MCP-1), interlökinler (IL) ve tümör nekroz faktörü (TNF) gibi maddeleri de üretebilir ve salgılayabilir. Aşırı kilolu bireylerde ağırlık kaybının, inflamatuar belirteçleri (C-reaktif protein, IL-6 ve TNF-a) sentezini azalttığı gösterilmiştir.

Peki, inflamatuar yanıtı beslenmemiz ile nasıl düzene sokarız?

  • Düşük yağ alımı, inflamasyon metabolizması üzerinde azaltıcı etkiye sahiptir. Bunun yanında yüksek yağ içerikli besinlerin leptin (tokluk hormonu) konsantrasyonunu azalttığı ve IL-6 gibi inflamatuar belirteçlerin aktivasyonunu arttırdığı bilinmektedir.
  • Doymuş yağ asitleri içeren katı yağlar, inflamatuar sitokin üretimini uyarabilmekte ve kronik inflamasyonu artırıcı rol oynamaktadır.
  • Doymamış yağ asitlerinin alımının artması, inflamatuar durumu hafifletebilir. Yüksek miktarda tekli doymamış yağ asitleri içeren diyetin insülin duyarlılığını iyileştirebildiği ve antiinflamatuar etki gösterebildiği belirlenmiştir.
  • Omega-3 yağ asitleri alımı, metabolik sendrom ve düşük düzeyli inflamasyona karşı obez bireyleri koruyabilmektedir.
  • Diyet posasının da antiinflamatuar etkiye sahip olabildiği gösterilmiştir.
  • A vitamini antiinflamatuar ajan olarak rol oynamaktadır. İnflamatuar durumlarda, A vitamini desteğinin yararlı etkilerinin olduğu bulunmuştur.
  • C vitamini alımı, inflamasyon göstergelerini azaltabilmekte ve bu nedenle C vitamininin antiinflamatuar etkiye sahip olabildiği söylenmektedir.
  • D vitamini, inflamatuar sitokinlerin üretimini azaltmaktadır.
  • Kırmızı et, kümes hayvanları, kuruyemişlerde bulunan çinko, sitokin üretimini düzenleyerek inflamasyonu baskılar.
  • Zencefil, zerdaçal, tarçın gibi baharatlar; badem, ceviz gibi yağlı tohumlar; ıspanak, brokoli, marul, karnabahar, turp, soğan, sarımsak gibi sebzeler; yaban mersini, böğürtlen, ahududu, çilek gibi meyveler, yoğurt, peynir gibi süt ürünleri vücutta inflamatuar etkiyi azaltıcı eti gösterir.
  • Yerfıstığı, işlenmiş gıdalar/etler, margarin, gazlı içecekler, sigara, alkol ise vücutta inflamatuar etkiyi arttırmaktadır.

Kaynaklar

  1. Enerji ve Besin Öğeleri Alımının İnsülin Direnci Ve İnflamasyon Bulguları Üzerine Etkileri, Gülin Öztürk Özkan, Gülgün Ersoy, Akın Dayan, Bes Diy Derg 2017;45(3):214-224
  2. The Role Of Dietary Fatty Acid İntake İn İnflammatory Gene Expression: A Critical Review, Daniela Mayumi Rochaı , Josefina Bressanıı, Helen Hermana Hermsdorff, Department Of Nutrition And Health, Universidade Federal De Viçosa (Ufv), Viçosa (Mg), Brazil, 2017
  3. Origin And Physiological Roles Of İnflammation, Ruslan Medzhitov, Nature Vol 454, 24 July 2008