BESİNLER BAĞIMLILIK YAPAR MI?

Beslenme hayatımızda barınmak, susamak gibi temel ihtiyaçlarımızdan biri, ancak bazı besinleri vücudumuzun ihtiyacının olmadığının bilincinde olduğumuz halde tüketiyor ve sıklıkla kontrolü sağlayamıyoruz. Varolan psikolojik veya duygu durumun beslenmemiz üzerindeki etkisi aşikar, peki ya vücudumuzun davranış durumuna göre fizyolojik olarak da bu durumu etkileyebileceğini biliyor muydunuz?

Temel olarak besin alımı; besinin görülmesi sonucu çeşitli hormonal ve nöral süreçlerin başlaması ile devam eden kompleks bir süreçtir. Besin alımını etkileyen pek çok faktör bulunmakla beraber temel olarak iki başlık altında toplanmaktadır. Bunlar homeostatik ve non- homeostatik (homesostatik olmayan) faktörler olarak adlandırılmaktadır. Homeostatik faktörler bireyin fizyolojik enerji gereksinmelerini karşılanmasını sağlayacak olan yönlerle ilgilidir, yağ depolarındaki ve kandaki mevcut enerji izlemi ile ilişkilidir. Yani doygunluk oluştuğunda yeme sürecinin sonlandırılması ile ilgilidir diyebiliriz. Non-homesostatik faktörler ise daha çok hedonik yönlerle, haz duymakla ilişkili yani Beyin Ödül Sistemi ile ilgilidir. Non- homeostatik faktörler gereksinmeler karşılandıktan sonra bile besin alımının devam etmesine neden olabilir, dolayısıyla ağırlık kazanımına sonrasında da obeziteye sebep olabilmektedir. Bu da aslında yazının başında da belirttiğiniz gibi gereğinden fazla besin almamıza ya da fazlasının vücudumuza zararlı olduğunu bile bile tüketimi sürdürme gibi bir duruma sebep olan kısmı açıklamaktadır.

Peki Beyin Ödül Sistemi nedir, nasıl bir çalışma mekanizmasına sahiptir diye bakacak olursak Beyin Ödül Sistemi, uyaranlara (bağımlılık yapıcı ilaç, yiyecek vb.) karşı ödüllendirilerek ya da güçlendirerek aktive edilen bir grup yapıyı ifade etmektedir. Karmaşık bir beyin ağı yapısına sahiptir. Ödüllendirici bir uyarana maruz kalındığında beyin, bir nörotransmitter olan dopamin salınımını arttırarak yanıt oluşturur, bu da Beyin Ödül Sistemi ile ilişkili yapıların ana dopamin yolları boyunca bulunduğunu gösterir.

İnsan deneyiminde hemen hemen her şey ödüllendirici olabilmekle beraber bu durum bağımlılık için bir potansiyeldir.  Besin de bunlardan biridir. Görüntü, koku ve lezzet de dahil olmak üzere besin ile ilgili ipuçları, ödül süreçlerini tetikleyen ve daha sonraki yiyecek seçimini ve tüketimini yönlendiren beyin için çekici uyaranlar gibi görünmektedir.

Uyuşturucu vb. ilaçlarla besin alımı arasında beyinde aktive edilen yollar benzerlik göstermekte, dolaylı olarak da besin bağımlığını akla getirmektedir. Çeşitli besin uyarıcıları alındığında dopamin salgılanmaktadır. Bu da dopaminin, besin alımı üzerinde homeostatik olmayan büyük bir etki olarak ortaya çıktığını göstermektedir.

Obez bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda dopamin salınımında, dopamin reseptör sayısında azalma, ve beyin ödül cevap bölümlerinde yüksek hassasiyet görülmüş ve bunun da aşırı yeme ile bağlantılı olduğu saptanmıştır. Bu durum enerjisi yoğun ve oldukça lezzetli yiyeceklerin giderek artan bir şekilde kullanılabilir olması, ödülle ilgili sinyallerin uygulayabileceği etkiyi göstermektedir. Özetleyecek olursak ödüllendirilmiş sinyaller, aşırı yemeye katkıda bulunarak, ağırlığı korumak için hareket edecek homeostatik sinyalleri geçersiz kılabilir yani doyduğumuzda bile yeme sürecini bitirmeyi engelleyebilmektedir. Örneğin çikolatayı görünce dayanamıyorum, yedikçe kendimi durduramıyorum diyorsanız artık buna sebebiyet veren şeylerden birinin bu olduğunu aklınızın bir köşesinde tutabilirsiniz.

108 adölesan üzerinde yapılan bir çalışmada ödül sensivitesi çeşitli indekslerle değerlendirilmiştir. Katılımcılar meyveye karşı sağlıksız atıştırmalığı elde etmek için daha fazla çaba harcadığını görülmüştür. Meyve tek başına olduğunda yine onu elde etmek için çaba gösterilirken, sağlıksız atıştırmalık gösterildiğinde meyveye olan ilgiyi azaltmıştır.   İnsanların sağlık besin maddelerine göre sağlıksız yoğun enerjili besin maddelerini elde etmek için daha daha fazla motive oldukları görülmüştür. Ayrıca bir besin maddesinin elde edilmesi, ikinci bir besin maddesinin elde etme motivasyonunu azalttığı belirtilmiştir. Sağlıksız atıştırmalıklara erişim, sağlıklı yiyeceklere olan motivasyonu azaltmaktadır. Hayattan bir örnek verilmek istediğinde tıpkı bu mutfak masasındaki cömert bir meyve sepetine sahip olmanın, buzdolabındaki çikolatalı musu istemeye engel olamaması gibidir. Çikolatalı musun dolapta olduğunu bilmek bir elma alıp ısırma motivasyonunu azaltacaktır. Bu nedenle sağlıklı yiyeceklerin varlığı diyet kalitesini arttırmak için önemli bir araç olabilir.

Görüldüğü üzere besin alımı sanılanın aksine pek çok faktörden etkilenebilen karmaşık bir durum. Küçük yaşlarda elde edilen sağlıklı alışkanlıkların geri kalan yaşamımızda bizlerin destekçisi olacağı unutulmamalıdır. Obezite ile mücadele sürecinde bireylerin başarısını artırmak, daha sürdürülebilir bir beslenme planı oluşturmak, bireylerin sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak adına bu durum göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Gerekli görüldüğü durumlarda diyetisyen ve psikologtan aynı anda destek alıyor olmak bu sürecin daha sağlıklı ve kolay ilerlemesini sağlayacaktır.

Sağlıklı ve zinde günler dileriz

Diyetlif